Galatasaray'da Milli Takım havası var

Arda Turan ve Servet Çetin... Geçtiğimiz sezon sadece Galatasaray'ın şampiyonluğunda değil, A Milli Takım'ın Euro 2008'de yarı finale çıkmasında da büyük rol oynadılar. Başarılı bir yılın ardından, gazetemizin düzenlediği 19'uncu Yılın Sporcusu Anketi'nde okurlarımızın oylarıyla futbolcu kategorisinde zirveye çıkmayı başardılar.


Biz de, 'Yılın Futbolcusu' dalında kürsüye layık görülen Arda Turan ve Servet Çetin'in ödülünü vermeyi, moral olması için Hamburg maçının hemen öncesine denk getirdik. Florya Metin Oktay Tesisleri'ne gittiğimizde Sarı-Kırmızılı oyuncular, antrenmandan yeni çıkmıştı. Portekizli Meira ise şık kıyafetleriyle tesislerde dolaşıyordu. İdmana katılmayan Meira'nın, Zenit'e gitmek için bavullarını toplamaya geldiği her halinden belli oluyordu. Lobide beklerden Arda Turan, gülümseyen yüzüyle, "Hoş geldiniz." dedi. Servet'le ilgili bilgiyi de kulüp müdürü Fahri Yılmaz verdi: "Servet makineye bağlı çalışıyor. Yemekten sonra burada olacak." Servet'in gecikmesi üzerine çaylar ikram edildi ve biz Arda ile başladık tatlı bir sohbete...

Her gün gazetelerde çıkan demeçlerinden genç yıldız da sıkılmışa benziyordu. Hatta yakın çevresinden 'çok konuştuğu' şeklinde hafif yollu sitem işitmiş olmalı ki içini bize döktü: "İnsanlar benim çok konuştuğumu sanıyorlar. Halbuki her gün bir yerden ödül veriliyor. Onları almaya gittiğimde ise küçük çocukların sorularıyla karşılaşıyorum. Cevaplayınca 'çok konuştum' oluyor."

Yıldız futbolcunun bu samimi itirafından sonra UEFA Kupası'ndaki Bordeaux maçında Sabri'nin attığı son dakika golüyle gelen turu hatırlatıyoruz. 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası'nda birçok maçımızı böyle kazandığımızı dile getiriyoruz. Sonra da, "Galatasaray'ın Avrupa'da oynadığı maçlar, artık Milli Takım havasında mı?" geçiyor sorumuzu yöneltiyoruz. Arda parıltılı gözleriyle şu cevabı veriyor: "Euro 2008'de, takım ve ülke olarak inanılmaz bir hava yakalamıştık. Kamuoyunda oluşan sinerji takıma çok iyi yansımıştı. Bu yüzden futbolcular olarak oyunu hiçbir zaman bırakmadık ve uzatma dakikalarında bile goller bulduk. UEFA Kupası'nda, Bordeaux'yla oynadığımız maçın sonunda benim de aklıma Milli Takım'da oynadığımız karşılaşmalar geldi. Artık her kesimden insan Avrupa'da bizi destekliyor. İnşallah bu sinerji ile yolumuza daha iyi devam ederiz."

Arda Turan'la söyleşimize Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı kazandığı fotoğrafın önünde devam ediyoruz. Genç oyuncunun gözü bir ara resme takılıyor ve başlıyor anlatmaya: "Ben UEFA Kupası'nı kazanan kadrodaki bütün oyunculara hayranım. Şimdiki teknik direktörümüz Bülent Korkmaz ağabeyle bir hazırlık maçında yan yana oynadım. Hakan Ünsal, Arif Erdem ve Okan Buruk ağabeylerle oynama fırsatı yakaladım. Yıllardır bu duvardaki resme bakar iç geçiririm. İnşallah bir gün benim de içinde olacağım böyle bir fotoğraf karesi olsun diye." UEFA'da, yarı finalden sonra işlerinin daha kolay olacağına inandığını belirten Arda, sözlerini şöyle sürdürüyor: "UEFA Kupası'nda henüz yolun başında sayılırız. İnşallah önce bir Hamburg'u eleyelim, sonra da çeyrek finali geçelim. Yarı finale kaldıktan sonra her şeyin bizim açımızdan daha kolay olacağını düşünüyorum."

Bülent hoca değil, Bülent ağabey...

Arda Turan ile koyulaşan muhabbetimiz sırasında Teknik Direktör Bülent Korkmaz, üst kattaki odasından, yanında yöneticiler Haldun Üstünel ve Murat Yaçındağ ile birlikte yemek salonuna iniyor. Bizim Arda ile konuştuğumuzu görünce yanımıza uğruyor. Ardından Sarı-Kırmızılı takımın oyuncuları bir bir salona geçiyor. Her oyuncu Arda'ya laf atmaktan geri kalmıyor. Bu tavırlardan bile Arda'nın takım içinde ne kadar çok sevildiğini anlamak mümkün. O da, kendine atılan her lafa muzip bir cevap yapıştırmayı ihmal etmiyor.

Takımın öğle yemeği tam 12.30'da. Bu saatte yemek salonunda olmayanlardan 150 Euro nakit ceza kesiliyor. Arda Turan, tebessüm eden yüzüyle, "Ceza ödemek bir şey değil de geç kalırsam Bülent ağabeye ayıp olur." diyerek yanımızdan ayrılıyor. Yemek salonundan ilk çıkanlar arasında uzun bir sakatlık dönemini geride bırakan Hasan Şaş var. Hasan'a, "Hamburg maçında sahada olacak mısın?" diyoruz. Cevaplıyor: "Sahada olup olmayacağımı bilmiyorum ama oraya gideceğim."